"48 Arapları" organize suçlardaki artıştan İsrail devletini sorumlu tutuyor

TAKİP ET

İsrail vatandaşı Filistinliler, ülke yönetimini ve güvenlik birimlerini, organize suç çetelerine ve işledikleri suçlara karşı göz yummak ve ihmalkar davranmakla, hatta "Arap toplumunu parçalamak" amacıyla bu olgunun doğrudan ve dolaylı olarak önünü açmakla suçluyor - İsrailli Arap siyasetçi Sami Ebu Şehade: - "Suç örgütlerinin elinde olan silahların kaynağı ordu veya polistir. Ordu ve polis, bu silahların büyük kısmının bu kurumlardaki yolsuzluk sonucu kendilerinden çıktığını itiraf ediyor"

MÜCAHİT AYDEMİR - İsrail vatandaşı Filistinli Araplar, toplumlarında artan organize suçlara karşı İsrail yönetimini ihmalkar davranmakla, yasa dışı silahlanmaya göz yummakla, hatta bu suçları teşvik etmekle suçluyor.

İsrail devleti, 1948'de tarihi Filistin topraklarında kurulurken yaklaşık 1 milyon Filistinli sürüldü, bir kısmı da artık İsrail sayılan sınırlar “içinde” kaldı. Daha sonra İsrail vatandaşı olan bu Filistinliler, “48 Arapları” veya “içerideki Filistinliler” şeklinde anılmaya başladı.

İsrail vatandaşı Filistinliler, bugün İsrail'deki nüfusun yaklaşık yüzde 21'ini oluşturuyor.

48 Arapları arasında 2023 başından bu yana 101 kişinin hayatına mal olan organize suç kaynaklı cinayetler İsrail yönetimine yönelik eleştirileri beraberinde getirirken, son günlerde ülke gündeminde de ana başlıklardan biri oldu.

- Netanyahu "güvenlikçi yaklaşımı" savunuyor

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Arap toplumundaki organize suçlara karşı "güvenlikçi yaklaşımı" savunarak, bu olguyla mücadele amacıyla hükümetin yeni "güvenlik önlemleri" alacağını duyurdu.

Netanyahu, bu kapsamda, 11 Haziran’da yaptığı açıklamada, İç İstihbarat Teşkilatı Şin-Bet’in (Şabak) suç örgütleriyle mücadeleye dahil edilmesi için adım atacaklarını söyledi.

İsrail Başbakanı, güvenlikçi yöntemlerin soruna köklü çözüm getirmeyeceğine yönelik eleştirilere karşı, “atılması gereken adımın tam olarak bu olduğunu ve ancak bu şekilde gidişatı hızla tersine çevirebileceklerini” ileri sürdü.

İsrail vatandaşı Araplar ise, ülke yönetimini, organize suç çetelerine ve işledikleri suçlara karşı göz yummak ve ihmalkar yaklaşmakla, hatta daha da ötesi, “Arap toplumunu parçalamak amacıyla” bu olgunun doğrudan ve dolaylı olarak önünü açmakla suçluyor.

- "Suç örgütlerinin elindeki silahların kaynağı ordu veya polis"

48 Araplarından Filistinli siyasetçi Sami Ebu Şehade, avukat Halid Zebarika ve gazeteci Samir Abdulhadi, İsrail'de devletin Arap toplumundaki organize suç olgusuna yaklaşımına ilişkin AA muhabirine değerlendirmelerde bulundu.

İsrail’deki Arapları temsil eden Beled-Demokratik Ulusal Birlik Partisi lideri siyasetçi ve tarihçi Sami Ebu Şehade, Arap toplumunda organize suç olgusunun özellikle son 20 yılda arttığına dikkati çekerek, "Açıkça ortadadır ki, son 20 yıldaki İsrail hükümetleri, Arap toplumunda suç ve silahlanmanın yayılması için görülmemiş bir biçimde çalışmıştır. Böyle söylüyorum çünkü herkes biliyor ki İsrail küçük bir ülke ancak büyük bir ordusu ve çok sayıda güvenlik birimi var. Silahlanma ve suçun yaygınlaşmasını engelleyebilecek güçtedir. Ancak bu konuda hiçbir şey yapmamayı seçmiştir. Bu yüzden, Arap toplumunu parçalamak amacıyla bir politika uyguladığı açıktır." dedi.

Ebu Şehade, bu iddiasını neye dayandırdığına ilişkin soruyu, "Suç örgütlerinin elinde olan silahların kaynağı ordu veya polistir. Ordu ve polis, bu silahların büyük kısmının bu kurumlardaki yolsuzluk sonucu kendilerinden çıktığını itiraf ediyor. Dolayısıyla bu konuda onların sorumluluğu var." şeklinde yanıtladı.

- Sorunun kaynağı "ırkçılık ve ayrımcılık"

Sorunun kaynağının, güvenlik birimleri dahil toplumsal hayatın tüm alanlarında görülen "içerideki Filistinlilere yönelik ırkçılık ve ayrımcılık" olduğuna işaret eden Ebu Şehade, şunları söyledi:

"İsrail polisi bize farklı, Yahudi toplumuna farklı muamele ediyor. Bir suçun kurbanı Yahudi olduğu zaman, güvenlik birimlerinin suçluyu yakalamak için çok ciddi şekilde çalıştığını, yargılama ve tutuklamaya gittiklerini görürsünüz. Ama kurban içerideki Filistinlilerden olduğu zaman aynı şeyi yaptıklarını göremezsiniz."

İsrailli Arap siyasetçi, "Organize suç olgusu 20 sene öncesine kadar Yahudi toplumunda bulunduğu dönemde, İsrail polisi bu çetelere karşı harekete geçmiş, onlara güçlü bir darbe indirmiş ve Yahudi toplumundaki organize suçların üstesinden gelmişti. Ancak organize suç içerideki Filistinli toplumunda ortaya çıktığı zaman polis aynı şeyi yapmadı." diye konuştu.

Netanyahu’nun açıkladığı üzere, suç örgütleriyle mücadele için Şabak’ın devreye sokulmasının çözüm getirip getirmeyeceğine ilişkin soruyu Ebu Şehade, şöyle cevaplandırdı:

"Bu göz boyamaktır. Herkesin bildiği gibi İsrail güvenlik birimleri ve Şabak zaten Arap toplumunun tüm katmanlarına sızmıştır. Şabak, Nekbe’den (tarihi Filistin toprakları üzerinde İsrail’in kurulduğu ve Filistinlilerin tehcir edildiği ‘Büyük Felaket’) bugüne kadar Arap toplumundan hiç eksik olmadı ve burada olan her şeye vakıftır. Dolayısıyla Netanyahu, adeti olduğu üzere yalan söylüyor. Arap toplumunda işini düzgün yapamayan polis, Yahudi toplumunda nasıl yapabiliyor?

İsrail devletinin suç örgütlerinin hakkından gelmeye gücü var. Ancak bunun yapmamak üzere siyasi bir karar var. Biz, vatandaşın güvenlik ve huzurunun sağlanması için devletin ve polisin rolünü yerine getireceği siyasi bir irade istiyoruz. Bunun gerçekleşmesi için içerideki Filistinliler olarak biz de yerel ve uluslararası alanda hükümet üzerinde baskı oluşturmalıyız."

- "Organize suçun tüm haritası ortada”

Filistinli hukukçu Halid Zebarika, organize suçun Arap toplumuna haricen yerleştirilmiş bir olgu olduğunu söyledi.

Organize suçun özellikle 2000 yılından itibaren arttığına dikkati çeken Zebarika, "1980’den 2000 yılına kadar geçen 20 yılda bu suçun kurbanlarının sayısı sadece 85 idi. 2000’den itibaren yükselmeye başladı ve bugün ulaştığımız noktada 2023’ün sadece ilk 5 ayında organize suç cinayetlerindeki kurban sayısı 100’e çıktı." ifadelerini kullandı.

Organize suç olgusunun, “İsrail’in Arap toplumunu parçalamak için kullandığı araçlardan biri” olduğunu düşünen Zebarika, "İsrail, bu organize suç örgütlerini siyasi amaçlarla koruyup kolluyor. Biliyoruz ki tüm dünyada istihbarat kurumlarının yeraltı örgütleri nezdinde kontrolü vardır. Çok sayıda siyasetçi ve güvenlik yetkilisinin, organize suç örgütlerinin Şabak tarafından korunduğuna ilişkin açık ve net açıklamaları var." değerlendirmesinde bulundu.

Filistinli avukat, şöyle devam etti:

"Suç vakalarının yüzde 5’i sonuca ererken yüzde 95’i hasıraltı ediliyor. Polis, cinayet vakalarını önlemek için hiçbir çaba sarf etmiyor. Dolayısıyla bu da Filistinli-Arap toplumunda kaos ortamı yaratıyor. Kurbanların aileleri suçluların cezalandırılması, gelecek suçların önüne geçilmesini istiyor.

Organize suçun tüm haritası ortada ve İsrail basınına da yansımıştı; ne kadar üyeleri var, nüfuz bölgeleri neresi, liderleri kimler gibi. İsrail basınının bildiğini elbette İsrail istihbaratı, polis, yetkililer ve hükümet de biliyor. Ancak yayımlanan tüm bu bilgilere ve çok daha fazlasına sahip olan İsrail hükümeti harekete geçmiyor, bilakis şiddet ve suçu teşvik ediyor. Onların cezadan muaf olmalarına yardım ediyor. Cezadan muaflık ise gelecek suçlara yönelik caydırıcılığı yok ederek kaos hissi yaratıyor. Suçlular gerçekten kovuşturulsa suç işlemeye karşı caydırıcılık oluşur."

- "Şabak, yokmuşçasına var"

Netanyahu’nun açıkladığı Şabak odaklı güvenlik yaklaşımını da değerlendiren Zebarika, şunları söyledi:

"Hükümetin kendi açıklamalarına göre bile Şabak, Arap toplumanda eğitim-öğretim kurumlarında bulunuyor. Müdürleri ve öğretmenleri belirleyenler onlar. Neredeyse tüm büyük şirketlerde dahli var. Yani Şabak yok değil. Şabak, yokmuşçasına vardır. Netanyahu’dan şimdi istenen şey, gerçekçi ve doğru şekilde, çarpıtma ve yalansız, Arap toplumundaki şiddeti bitirme istediğini göstermesidir. Bunun dışında tüm bu açıklamaların hiçbir kıymeti yok."

- "48 Arapları piramidin en alt tabakasında"

Hayfa kentinden Arap gazeteci Samir Abdulhadi de, İsrail hükümetinin Arap toplumundaki suç oranlarının artmasında rolü olduğu görüşünü paylaştı.

Abdulhadi, "İsrail, Arap toplumunun Filistin’e, Kudüs’e ve Mescid-i Aksa’ya bağlılığını koparmak istiyor. Bu nedenle ‘gençleri yozlaştıralım, uyuşturucuya alıştıralım, içlerine mafya sokalım ve birbirlerini öldürsünler; Filistin ve Aksa diye bir şeyin varlığını unutsunlar’ diye bakıyor." ifadelerini kullandı.

İsrail’deki Arapların, ülkenin farklı toplumsal kesimleri arasında İsrail yönetiminin öncelikleri bakımından son sırada geldiğini vurgulayan Abdulhadi, "İsrail yönetiminin uyguladığı bu ırkçı sınıflandırmaya göre, Aşkenaziler yani Avrupalı Yahudiler birinci sırada geliyor ardından genel olarak Batılılar, Etiyopyalılar, diğer Yahudiler ve ardından Araplar geliyor. Yani piramidin en alt tabakasındalar." diye konuştu.

İsrail basınının bu sorunu ele alışını da değerlendiren Filistinli gazeteci, şunları kaydetti:

"İbrani basınına güvenmiyoruz. Çünkü Arap toplumunun sorunlarına daima çok az yer veriyor. Arap toplumundaki organize suç olgusuyla son dönemde yoğun şekilde ilgilenmeye başladılar. Çünkü Yahudi toplumunda da bu tür vakalara rastlamaya başladık. Bu yüzden bu sorunun sadece Arap toplumunu değil, ülkenin geneline sirayet ettiklerini gördüler."

İsrail basınının bu konuya son dönemdeki ilgisinin ardında bir başka neden daha olduğunu belirten Abdulhadi, şöyle devam etti:

"İbrani basını bu meseleyi kullanarak uluslararası kamuoyunu etkilemeye çalışıyor. Çünkü Kanal 12 ve Kanal 13 gibi televizyonlar Netanyahu hükümetinin düşmesini istiyor. Çünkü Netanyahu, Kanal 12, Kanal 13 ve İsrail Kamu Yayın Kuruluşunun bütçelerini düşüreceğini ve Kanal 14 gibi kendisine yakın televizyonlara aktaracağını söylemişti. İbrani basını, Arap toplumundaki organize suç ve cinayetleri köpürterek, uluslararası kamuoyunu Netanyahu aleyhinde etkilemek için koz olarak kullanıyor."

48 Arapları israil organize suç