GÖRÜŞ - Kuruluşunun 75. yıl dönümüne doğru NATO Dışişleri Bakanları Toplantısı

TAKİP ET

Türkiye'nin Balkanlar'dan Karadeniz'e ve Kafkasya'ya kadar birçok bölgedeki arabuluculuk çalışmaları da Avrupa Atlantik topluluğunun bu alanlarda daha fazla konsolidasyonuna ve güvenliğine katkı sağlıyor

Haliç Üniversitesinde öğretim üyesi Prof. Dr. Aylin Ünver Noi, 28-29 Kasım tarihlerinde Brüksel'de gerçekleşen NATO Dışişleri Bakanları Toplantısı gündemini AA Analiz için kaleme aldı.

***

NATO’nun kuruluşunun 75. yıl dönümünde Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) başkenti Washington DC’de Haziran 2024 tarihinde gerçekleştirilecek NATO üyesi devlet liderlerinin katılacağı NATO zirvesi öncesi, ittifakın pek çok alanında özellikle de anlaşmazlık yaşanan konularda ilerleme kaydetme isteği söz konusu.

28-29 Kasım 2023 tarihlerinde Brüksel’de gerçekleşen NATO Dışişleri Bakanları Toplantısı bu açıdan önemliydi. Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba’nın da ilk defa katıldığı bu toplantıda Ukrayna-Rusya Savaşı başta olmak üzere, Batı Balkanlar'da artan gerilim, İsveç’in NATO üyeliği ve İsrail-Filistin çatışması nedeniyle ortaya çıkan NATO’nun güney komşuları da dahil güvenlik sorunları olmak üzere gündemdeki pek çok konu ele alındı.

- Toplantı gündemi

Geçen sene haziran ayında Vilnius’ta toplanan NATO Liderler Zirvesi’nde Ukrayna’ya verilecek destek ve Ukrayna’yı NATO üyeliğine yakınlaştırmaya yönelik adımlar bu toplantının da gündemindeydi. Dışişleri Bakanları Ukrayna'nın İttifak üyeliği için atması gerekli adımların yolsuzlukla mücadele, hukukun üstünlüğünün güçlendirilmesi ve insan hakları ile azınlık haklarının desteklenmesiyle ilgili reformlar olduğuna vurgu yaptılar. Ukrayna'nın NATO'ya her zamankinden daha yakın olduğunu söyleyen NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg Ukrayna’yı üyelik yolunda desteklemeye devam edeceğini yineledi.

Vilnius Zirvesi’nde kurulan NATO-Ukrayna Konseyi, Kuleba'nın da katılımıyla ilk kez Dışişleri Bakanları düzeyinde toplandı. Toplantıda sadece değerlere uyum dışında askeri olarak da NATO standartlarına uyumun sağlanması adına yapılacaklar da dile getirildi. Bu bağlamda, NATO kapsamlı yardım paketinin çok yıllı bir yardım programına dönüştürülmesiyle Ukrayna'nın Sovyet döneminden NATO teçhizatı ve standartlarına geçiş yapmasına ve güçlerini NATO müttefikleri ile tamamen birlikte çalışabilir hale getirmesine yardımcı olmaya yönelik çalışmalar Konsey toplantısında öne çıkan konulardan oldu.

Ukrayna’yı gelecekte NATO üyesi yapmaya yönelik adımların yanı sıra süregelen Rusya-Ukrayna Savaşı'nda NATO’nun müttefiklerinin Ukrayna’yı desteklemeye devam edeceği, bu toplantıda bir kez daha vurgulandı. Özellikle de İsrail-Filistin çatışması nedeniyle ABD Kongresi’nde Ukrayna savaşına desteğin devam etmesi konusuna olumsuz görüşlerin olduğu bir dönemde bu, Ukrayna açısından önemli bir mesajdı.

Toplantıda gündeme getirilen bir başka konu ise Kosova’da Sırplar ve polis arasındaki şiddet olayları ve bu olayların bölgesel bir çatışmaya dönüşme olasılığıydı. Kosova’daki NATO askeri varlığını artırmak ve bölgede yeni şiddetli bir çatışma yaratmamak adına yapılması gerekenler konuşuldu. Balkanlar daha önce bu bölgedeki ülkelerin NATO’ya üye olma süreçlerinde Rusya’nın etkisini çeşitli olaylarla tecrübe etmişti. Rusya’nın son yıllarda Balkanlar'da artan etkisi ve istikrarsızlaştırma potansiyeli etno-ulusal anlaşmazlıklar içinde sıkışıp kalan bölge devletleri için özel riskler taşıyor. Balkanlar Ukrayna savaşından bu bağlamda en çok etkilenecek bölgelerden biri olarak görülüyor.

NATO üyesi bir ülke olarak Türkiye, Balkan ülkeleriyle geliştirdiği güçlü siyasi ilişkileri, bu ülkelerle yaptığı savunma işbirlikleri, onların NATO üyeliklerine verdiği destek ve bölgedeki anlaşmazlıklarda üstlendiği arabuluculuk rolü ile geçtiğimiz yıllarda patlak veren krizlerin bölgesel bir çatışmaya dönüşmeden önlenmesinde önemli rol oynamıştı. Halen daha süregelen bu sorunlarda bölgedeki istikrarı ve barışı muhafaza etme konusunda Türkiye Avrupa-Atlantik güvenliğine katkı yapabilecek bir ülke konumundadır.

Ukrayna savaşı ve Balkanlardaki gelişmeler dışında NATO Dışişleri Bakanları Zirvesi’nde ele alınan konulardan bir diğeri Gazze’deki İsrail-Filistin çatışmasıydı. Gazze'deki çatışmalara ara verilmesini ve bu sürenin uzatılmasını memnuniyetle karşıladıklarını ifade eden ittifak, bu insani aranın Gazze'deki daha fazla rehinenin serbest bırakılmasına ve daha fazla insani yardımın ulaştırılmasına olanak sağladığının altını çizdi.

Orta Doğu’da İsrail-Filistin çatışması ve onun daha geniş bir bölgeye yayılma olasılığı da ele alınan konular arasında oldu. Savaşın başlamasından itibaren İran’ın Suriye ve Irak’ta ABD üslerine, Aden Körfezi'nde ABD gemilerine düzenlediği saldırılarda artış oldu. Bu mevzu toplantıdan bir gün önce Jens Stoltenberg’in yaptığı açıklamada dile getirilmişti. Stoltenberg İran'ı bölgedeki vekillerini dizginlemeye çağırarak İran'ın çatışmanın tam ölçekli bir bölgesel savaşa dönüşmesini önlemesinin kritik önemini vurgulamıştı.

-Fidan'ın kritik görüşmeleri

Bu zirvede Dışişleri Bakanı Hakan Fidan çeşitli ülkelerin dışişleri bakanları ile ikili görüşmeler gerçekleştirdi. Bu görüşmelerden biri ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken ile idi. Blinken bu görüşme ile ilgili yaptığı açıklamada Gazze’de herkesin mücadele etmeye çalıştığı bir kriz olduğunu; NATO’nun 75. yıl dönümü olan önümüzdeki haziran ayındaki zirveye doğru ilerlerken İsveç’in üyeliği de dahil olmak üzere soru işaretleri olduğunu söyledi. Blinken, Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırganlığının da devam ettiği bu pek çok sorunu barındıran süreçte tüm bu konulara ilişkin görüşlerini paylaşma fırsatı bulduğunu ve NATO’nun kritik ve çok değerli bir müttefiki olan Türkiye ile işbirliği için minnettar olduğunu ifade etti. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ise çok önemli konuların önlerinde olduğunu ve samimi ve açık tartışmaların yapılacağını ve ABD ile dostluğa ve işbirliğine gerçekten değer verdiğini ifade etti.

- İsveç'in NATO üyeliği

İsveç'in NATO üyeliği konusuna bu görüşmede de yer verildi. Washington DC’de yapılacak NATO’nun kuruluşunun 75. yıl dönümü olan Haziran Zirvesi’nde İsveç’in ittifakın 32. üyesi olarak kabulünün gerçekleşmesi temennisi NATO Genel Sekreteri’nin Brüksel’deki toplantı sonrasında yaptığı açıklamada da yer buldu. Stoltenberg Türkiye ve Macaristan’a katılım protokolünü mümkün olan en kısa sürede onaylamaları çağrısında bulunarak İsveç’in verdiği sözleri tuttuğunu ve artık Türkiye’nin katılım sürecini tamamlama zamanının geldiğini söyledi.

İsveç’in NATO’ya katılım protokolü 16 Kasım 2023 tarihinde TBMM Dışişleri Komisyonunda görüşülmüş ve yapılan değerlendirmeler sonrasında İsveç’in NATO üyeliği protokolünün görüşülmesi komisyonun bir sonraki toplantısına ertelenmişti. Komisyon görüşmelerinde İsveç üyeliği ile beraber Türkiye’nin F-16 talebi de ele alındı. Türkiye’nin ABD’den talep ettiği F-16 savaş uçakları hususunun her ne kadar ABD Başkanı Joe Biden’dan destek gördüğü söylense de ABD Kongresi bu konuya sıcak bakmıyor ve İsveç’in NATO üyeliğini ön koşul olarak ortaya koyuyor. Aslında bu tek koşul da değil.

Türkiye’nin Ukrayna savaşı süresince arabuluculuk çabaları ve Tahıl Kordoru'nun açılmasında oynadığı önemli rol Türkiye ve NATO müttefikleri arasındaki ilişkide önemli gelişmelere yol açtı. Ukrayna savaşı sonrası İsveç’in NATO üyeliği meselesinde özellikle de ABD Kongresi’nin Türkiye’nin talep ettiği F-16 satışlarını bu üyelikle ilişkilendirilmesi neticesinde ittifak ilişkilerini test eden bir süreç yaşanıyor.

Türkiye’nin İsrail de dahil Orta Doğu’da anlaşmazlık yaşadığı pek çok ülke ile normalleşme sürecine girmesi Türkiye’nin hem Avrupa Birliği'yle (AB) hem de ABD ile ilişkilerine de olumlu bir ivme kazandırma potansiyeli bulunuyordu. Ancak 7 Ekim tarihi itibarıyla başlayan İsrail-Filistin çatışmalarının ardından Türkiye'nin ve bazı müttefiklerinin bu savaşa farklı açılardan bakmaları Türkiye’nin NATO müttefiklerinden hava savunması için ihtiyacı olan F-16 tedarik edememe durumuna alternatif olarak düşündüğü Eurofighter savaş uçaklarının alımı mevzusuna olumsuz bir şekilde yansıyor.

Bu açıdan sürecin NATO’nun dayanışma ve caydırıcılığı artırma prensiplerine de olumsuz etkisi olduğunu söyleyebiliriz. Haziran ayında yapılacak Liderler Zirvesi öncesinde bu anlaşmazlık konularının ortadan kalkmasının ve NATO’nun bu açıdan zafiyete uğratılmamasının halen daha süregelen Rusya-Ukrayna Savaşı'nı da göz önünde bulundurunca ne kadar önemli olduğunun da altını çizmek gerek.

Transatlantik ittifak ABD'nin Avrupa'da güçlü müttefiklere ihtiyacı olduğu anlayışına dayanıyor. Ankara'nın güçlü siyasi ilişkileri, proaktif dış politikası, savunma işbirliğinin yanı sıra Türkiye'nin Balkanlar'dan Karadeniz'e ve Kafkasya'ya kadar birçok bölgedeki arabuluculuk çalışmaları da Avrupa Atlantik topluluğunun bu alanlarda daha fazla konsolidasyonuna ve güvenliğine katkı sağlıyor. Bunun sürdürülebilmesi transatlantik dayanışmayı ve güvenlik kaygılarının karşılıklı anlaşılmasını gerektirir. Ukrayna'daki savaşla birlikte ortaya çıkan bu güvenlik ortamı, dikkatleri NATO'nun caydırıcılığını güçlendirmenin yeni yollarını düşünme gerekliliğine yöneltti. Bu aynı zamanda ABD yönetimi için Amerika'nın geri dönüp NATO müttefiklerini desteklemeye hazır olup olmadığını gösteren bir test durumudur. Bu, her üye devletin savunma yeteneklerinin güçlendirilmesi ve müttefikler arasındaki dayanışmanın artırılması yoluyla daha muhtemel görünüyor. Ancak bu güvenlik ortamı, her üye devletin güvenlik tehdit ve kaygılarının ayrım gözetmeksizin dikkate alınması ve tüm üye devletlerin kaygılarının daha eşit şartlarda değerlendirilmesi ile mümkün olacaktır.

[Prof. Dr. Aylin Ünver Noi, Haliç Üniversitesinde öğretim üyesidir.]

*Makalelerdeki fikirler yazarına aittir ve Anadolu Ajansının editöryal politikasını yansıtmayabilir.


analiz İsrail-Filistin çatışması NATO Ukrayna-Rusya savaşı Vilnius Zirvesi