Güney Afrika'da yeniden açılan İmam Harun davası "ırkçı geçmişle yüzleşme" olarak değerlendiriliyor

TAKİP ET

İmam Harun'un kızı Fatma Harun Masoet: - "Babamız Kur'an-ı Kerim'in öğretilerini rehber edinerek Güney Afrika'daki ayrımcı rejime karşı mücadele etti çünkü ülkede insanlar sadece ten renkleri ve ırkları nedeniyle ayrıştırılıyordu. Sosyal adalet açısından davanın sonucu bu nedenle de önemli" - İmam Harun'un oğlu Prof. Dr. Muhammed Harun: - "İmam Harun, Afrika Ulusal Kongresi gibi büyük hareketlerle değil, birey olarak topluma getirmek istediği olumlu değişikliklerle özgürleştirici hareketleri temsil ediyor. İmam Harun'la aynı inancı paylaşmayanlar bile onu değişim yaratma arzularının uzantısı olarak görüyor"

İSTANBUL HALİL İBRAHİM MEDET - Güney Afrika Cumhuriyeti'nde "apartheid" rejimiyle mücadelenin sembol isimlerinden İmam Abdullah Harun'un ailesi, babalarının 53 yıl önce gözaltında şüpheli ölümüne ilişkin yeniden açılan davanın "ülkenin ırkçı geçmişiyle yüzleşme" ve "apartheid rejiminin açtığı yaraları tedavi" olarak değerlendiriyor.

İmam Harun'un kızı Fatıma Harun Masoet ve oğlu akademisyen Prof. Dr. Muhammed Harun, AA muhabirine, babalarının hayatı ve şüpheli ölümüne ilişkin yeniden açılan davayla ilgili konuştu.

Fatıma Harun Masoet, yarım asırdan fazladır adaletin tesis edilmesini beklediklerini belirterek, "Davanın sonucu ailemiz için tam iyileşme sağlamayacak ancak yine de böyle bir sürece ihtiyaç vardı. Babamıza vahşice işkence edenlerin hiçbiri şu an hayatta değil ama çıkacak karar sadece apartheid rejiminin mağdur ettiği Güney Afrika halkı için değil tüm dünya halklarına adaletin sonunda galip geleceğini göstermesi açısından önemli." dedi.

Masoet, 7 Kasım'da Cape Town Yüksek Mahkemesinde görülen davanın ilk duruşması ve sonrasında uzmanların yeni görüşler ifade ettiğini ve ilk kez sunulan fotoğraflar olduğunu aktararak, "Sonunda apartheid rejiminin hapishanelerinde sonu ölümle biten işkence dolu 123 günde neler olduğunu anlayabiliyoruz. Bu davada hakimin İmam Harun'un doğal sebeplerle öldüğüne ilişkin 1970 tarihli kararını bozacağını umuyoruz. Sosyal adaletin nihayet tesis edildiğinden emin olmamız için böyle bir sürece ihtiyaç vardı." diye konuştu.

Yaşadıkları sürecin çok zor olduğunu ve ne yapılırsa yapılsın ölenin geri getirilemeyeceğini anlatan Masoet, tek isteklerinin gerçeğin açığa çıkması olduğunu ifade etti.

- Öldükten sonra da işkence edilmiş

Masoet, babasının sadece Müslümanların değil tüm insanlığın onurlu, adil ve özgür yaşamı için mücadele ettiğinin altını çizerek şöyle devam etti:

"Babam ileri düzey eğitim almasa da dini konularda çok bilgi ve hikmet sahibiydi. O hayatı boyunca siyahilerin, Hintlerin ve diğer grupların birleşmesine müsaade etmeyen barbarca kanunlara karşı durdu. Babamız Kur'an-ı Kerim'in öğretilerini rehber edinerek Güney Afrika'daki ayrımcı rejime karşı mücadele etti çünkü ülkede insanlar sadece ten renkleri ve ırkları nedeniyle ayrıştırılıyordu. Sosyal adalet açısından davanın sonucu bu nedenle de önemli."

Daha iyi eğitim, sağlık sistemi ve adalet için mücadele verip hayatını kaybedenlerin boşa fedakarlık yapmadıklarını göstermenin herkesin ahlaki sorumluluğu olduğunu vurgulayan Masoet, "Bu ahlaki sorumluluk bir zamanlar babamın da aralarında bulunduğu yeryüzündeki her insan için ödevdir. Babam sadece bir imam değil herkes için adalete inanan bir insandı. Ayrıcalıksız insanların da daha iyi hayata, daha iyi eğitime sahip olması için fedakarlıklar yapan biriydi." ifadesini kullandı.

Masoet, babasını kaybettiğinde 6 yaşında olduğu için mahkemede ağabeyi ve ablasının söz aldığını dile getirerek şunları kaydetti:

"Babamın evden alınıp götürüldüğü zamanları net olarak hatırlayamadığım için ağabeyim ve ablamın mahkemedeki konuşmalarını dinlemek beni çok duygulandırdı. Babamın o günlerde ne kadar yoğun işkencelere maruz kaldığını şimdi yaşlı bir kadın olarak daha net anlamak sarsıcıydı. O kadar işkenceye rağmen konuşmaması ve bu acılara direnmesi onun kim olduğunu bir kez daha hatırlattı. Ablamın ifadesinde söylediği gibi babam her hücresi imanla dolu bir adamdı. Başka kimsenin zarar görmemesi için kendini feda etmeye hazırdı."

Hakimin mahkemede, İmam Harun'un ölümünden sonra da cesedinin küçük düşürüldüğünü, işkence edildiğini, elbiselerinin çıkarılıp üzerine iki kişinin cesedinin konulduğunu söylediğini aktaran Masoet, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Mahkemede babamın ölümünden sonraki gelişmeler açıklandığında bazı şeyleri ilk defa duymuş olduk. Ayrıca babamın cansız bedeninin bulunduğu anın fotoğrafı da gösterildi. Babam ölürken bile sünnete uygun yatmıştı, sağ tarafı üzerine cenin pozisyonundaydı. Yüzünden kaburgalarındaki kırıklar ve kafasına aldığı darbelerden duyduğu acı belli oluyordu. Bu fotoğrafın medyaya servis edilmesini istemedik, kendimiz de böyle şeylerle karşılaşacağımızı bilmiyorduk."

- İmam Harun dosyası sembolik önem taşıyor

Prof. Dr. Muhammed Harun da babasının dosyasının yeniden açılmasının temelinin, Ulusal Birlik Hükümeti'nin 1995'te apartheid rejimiyle yüzleşmek için kurduğu Hakikat ve Uzlaşma Komisyonuna dayandığını söyledi.

Komisyonun, İmam Harun'un dosyasından önce apartheid rejiminin işlediği suçlarla ilgili üç eski dosyayı daha açtığı bilgisini paylaşan Harun, "Hükümet bu komisyon çalışmalarıyla öncelikle ulusal çapta zihin değişikliğine katkı sağlamayı amaçlıyor çünkü ülkedeki tüm kesimler rejimden etkilendi. İkinci olarak da bu rejim zamanında hapse atılan, işkence gören ve öldürülenleri temsil edecek örnekler üzerinden dünyaya ulusumuzun bu rejimden nasıl etkilendiğini göstermeyi hedefliyor." dedi.

Harun, mahkemenin geçen hafta boyunca aralıksız devam ettiğini kaydederek şunları anlattı:

"Mahkemede ben ve üç uzman görüş bildirdik. Babamın 1970'teki dosyasında merdivenden düşüp doğal şekilde öldüğü yer almıştı ancak uzmanlar buna itiraz etti. Uzmanlardan ilki, iddiaların uydurma ve kolaylıkla itiraz edilebilir anlatımlar olduğunu söyledi. Diğer iki doktor da ölüm raporlarına bakarak görüş belirtti. Uzmanların görüşleri birbirini destekliyordu. İlerleyen süreçte aynı kişilerin işkencelerine maruz kalmış kişiler de dinlenecek. Bu sayede o günlere dair daha fazla şey öğreneceğiz."

Güney Afrika halkının daha iyi koşullara kavuşması ve ülkede sosyal adaletin sağlanması için verdiği mücadele nedeniyle babasının davasının sembolik önem taşıdığına dikkati çeken Harun, sözlerini şöyle tamamladı:

"İmam Harun, Afrika Ulusal Kongresi gibi büyük hareketlerle değil birey olarak topluma getirmek istediği olumlu değişikliklerle özgürleştirici hareketleri temsil ediyor. İmam Harun'la aynı inancı paylaşmayanlar bile onu değişim yaratma arzularının uzantısı olarak görüyor. Hükümet ve elbette toplumun geneli bu özel örnekten dersler çıkaracak. Yeniden açılan dosya işte buna yardımcı oluyor."

- Ayrımcılığa direnişin sembolü İmam Harun ve yeniden açılan dava

Güney Afrika'daki Müslümanların ırkçılıkla ve hak talepleriyle ilgili mücadelesinin sembol isimlerinden İmam Harun, 1924'te Cape Town'da doğdu.

İlköğretim eğitimini tamamladıktan sonra dini ilimler öğrenmek üzere Suudi Arabistan'a giden İmam Harun, İkinci Dünya Savaşı'nın başlamasıyla ülkesine döndü.

İmam Harun, 1955'te Cape Town'daki El-Camia Camisi'nde imamlık yapmaya başladı. Kadınlar ve çocuklarla ilgili meselelere eğildi, kısa sürede toplumsal sorunları konu alan hutbeleriyle tanınmaya başladı.

Claremont Müslüman Gençlik Derneği (CMYA) ve Muslim News gazetesini kuran İmam Harun, başta gençler olmak üzere toplumu apartheid rejimine karşı harekete geçmeye çağırdı.

Irkçılık karşıtı mücadele kahramanı Müslüman din adamı, gazeteci ve aktivist İmam Harun, ırkçı apartheid rejimi tarafından 1969'da Cape Town'da gözaltına alındı. Caledon Meydanı Karakolu'nda 123 gün hücrede tutulan İmam Harun, hayatını kaybetti.

Ölümüne ilişkin 1970'te açılan ilk soruşturmada ırkçı rejimin mahkemesi, karakolda merdivenden düşerek öldüğüne ve ölümünden kimsenin sorumlu tutulamayacağına hükmetti.

Ailesi ise cesedindeki morlukların işkence ve darp sonucu meydana geldiği iddiasıyla yarım asırdan uzun süredir konunun tekrar soruşturulmasını bekliyordu.

7 Kasım'da, Western Cape Yüksek Mahkemesi Yargıcı Daniel Thulare, İmam Harun'un 27 Eylül 1969'da gözaltında ölümüyle ilgili davayı yeniden başlattı.

Dava, Ulusal Savcılık Otoritesi (NPA), Adalet Bakanı Ronald Lamola ve Western Cape Yüksek Mahkemesi Yargıcı John Hlophe'nin onay vermesinin ardından yeniden açıldı.

Apartheid rejim Güney Afrika İmam Harun