Lübnan ve Libya, Uluslararası Adalet Divanında İsrail'in uluslararası hukuku ihlal ettiğini belirtti

TAKİP ET

Lübnan'ın Lahey Büyükelçisi Abdel Sattar Issa: - "İsrail, Kudüs dahil Filistin topraklarındaki işgalini sona erdirirse ve Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını kabul ederse diğer tüm ihlaller ortadan kalkacaktır" - Libya'nın Uluslararası Ceza Mahkemesi Temsilcisi Ahmed El Gehani: - "Filistin halkının gıda, su ve temel ihtiyaç maddelerinden mahrum bırakılması ve işgalci gücün saldırganlığı, halen çocukları, kadınları ve yaşlıları yok etmektedir"

Uluslararası Adalet Divanında (UAD) İsrail'in işgal ettiği Filistin topraklarındaki uygulamalarının hukuki sonuçlarının ele alındığı duruşmalarda Lübnan ve Libya, işgalci güç İsrail'in Filistinlilere yönelik ihlallerinin, uluslararası hukukun birçok anlaşmasına "aykırılık teşkil ettiğini" vurguladı.

Hollanda'nın idari başkenti Lahey'deki Barış Sarayı'nda faaliyetlerini yürüten UAD'de, İsrail'in işgal ettiği Filistin topraklarındaki uygulamalarının hukuki sonuçlarının ele alındığı duruşmalar sürüyor.

Lübnan adına duruşmalarda söz alan Lübnan'ın Lahey Büyükelçisi Abdel Sattar Issa, devam eden barış görüşmelerini baltalayacağı gerekçesiyle Divan'ın, "İsrail'in Filistin'i işgaline ilişkin danışma görüşü vermemesi gerektiği" iddialarına karşı çıktı.

Issa, "Binlerce ölüm ve sivil altyapıda büyük yıkım söz konusu." dedi.

Divan'dan tavsiye kararı vermemesinin istenmesini "siyaset ve hukuku karşı karşıya getiren sapkın argüman" olarak niteleyen Issa, "İsrail, Kudüs dahil Filistin topraklarındaki işgalini sona erdirirse ve Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını kabul ederse diğer tüm ihlaller ortadan kalkacaktır." diye konuştu.

Issa, birçok devletin yazılı ve sözlü açıklamalarında, İsrail işgalinin uzun süreli olduğuna atıfta bulunduğunu ve hatta işgali "Filistin topraklarının yasa dışı ilhakı" olarak nitelendirdiğini kaydetti.

- "İsrail, Filistin halkının doğal kaynakları üzerindeki hakimiyetini engelledi"

Büyükelçi Issa, İsrail'in Filistin'i işgalinin, kuvvet kullanma yasağı, Birleşmiş Milletler (BM) kararlarının ihlali ve birçok uluslararası hukuk normuna aykırı hareket edilmesi anlamına geldiği değerlendirmesinde bulundu.

Filistin'in devlet statüsünde olmadığı gerekçesiyle yapılan işgalin savunulmasının "kabul edilemeyeceğini" belirten Issa, "BM üyesi 140'tan fazla ülke Filistin Devletini ve Doğu Kudüs'ü başkenti olarak tanımıştır. Filistin Devleti, bir dizi uluslararası örgütün üyesidir ve Filistin aynı zamanda BM'nin gözlemci üyesidir." dedi.

Issa, Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkının inkar edilemeyeceğinin altını çizerek, bu hakkın, BM Şartı dahil birçok sözleşmede yer alan "uluslararası hukukun emredici normu" olduğunu vurguladı.

Modern uluslararası hukukun bu temelinin birçok yönü olduğunu ve İsrail'in bunların tamamını ihlal ettiğini söyleyen Issa, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ülkenin ulusal birliğini ve toprak bütünlüğünü kısmen veya tamamen ortadan kaldırmayı amaçlayan her türlü girişimin BM Şartı'nın amaç ve ilkeleriyle bağdaşmadığı açıkça belirtilmektedir. İsrail, Filistin topraklarına ve bu topraklardaki doğal kaynaklara el koyarak, Filistin halkının bu kaynaklar üzerindeki hakimiyetini engelledi."

- "İsrail tazminat ödemekle yükümlüdür"

Issa, İsrail'in uluslararası hukuku ciddi şekilde ihlal ettiğinin altını çizerek, "Bu ihlaller hem sürekli hem de sistematik olduğu için, İsrail'in bu yasa dışı eylemlere son vermesi ve tekrarlanmayacağına dair güvence vermesi gerekmektedir." diye konuştu.

İsrail'in güç kullanma yasağı ilkesine ve bunun sonucu olan toprak ilhakının yanlış olduğunun kanıtlanabilirliği ilkesine saygı göstermek zorunda olduğunu bildiren Issa, "İsrail, işgal altındaki Filistin topraklarındaki yerleşimleri sökmeli ve UAD'nin daha önce de belirttiği üzere buralardan çekilmelidir.” dedi.

Issa, İsrail'in Filistin topraklarını işgalinin, hem amacı hem de davranış biçimi itibariyle yasa dışı ve hukuka aykırı olduğunu kaydederek, "Sonuç olarak İsrail, uluslararası sorumluluğunu gerektiren bu yasa dışı duruma kayıtsız şartsız ve derhal son vermek ve tazminat ödemekle yükümlüdür." ifadesini kullandı.

Büyükelçi Issa, devletlerin bu hukuka aykırılığı "tanımama yükümlüğü" ve "destek vermeme" sorumluluğu altında olduğunu ve işgalin sona ermesi için birlikte hareket etmesi gerektiğini vurguladı.

Ayrıca, Issa, söz konusu ihlallerin sonlandırılması için BM'nin "özel sorumluluğu" olduğuna da dikkati çekti.

- "İşgalci gücün saldırganlığı hala çocukları, kadınları ve yaşlıları yok etmektedir"

Duruşmada Libya adına söz alan Libya'nın Uluslararası Ceza Mahkemesi Temsilcisi Ahmed El Gehani de, Filistin'de "işgalci güç İsrail tarafından korkunç suçlar işlendiğine" işaret etti.

Gehani, "Filistin halkının gıda, su ve temel ihtiyaç maddelerinden mahrum bırakılması ve işgalci gücün saldırganlığı, halen çocukları, kadınları ve yaşlıları yok etmektedir. Gazze'de insanlar için güvenli bir yer yok." ifadelerini kullandı.

İsrail tarafından işlenen suçların, Roma Statüsü'nün 5., 6. ve 7. maddelerinde belirtilen "soykırım suçu ve diğer uluslararası suçlarla eş değer" olduğuna işaret eden Gehani, "Bu yaşananlar, uluslararası toplumu ve BM organlarını bu trajediye son vermeye ve Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını gerçekleştirmesini sağlamak için somut adımlar atmaya çağırmaktadır." dedi.

- "İsrail, tüm Filistin halkının uğradığı zararı tazmin etmekle yükümlüdür"

Gehani, Divan'ın kendisinden istenen konular hakkında danışma görüşü verme yetkisi olduğunu vurgulayarak, İsrail'in Filistin'de işlediği ihlalleri "askeri gereklilikle meşrulaştıramayacağını" ifade etti.

İsrail'in Filistinlilere yönelik ihlallerinin, uluslararası hukukun birçok anlaşmasına aykırılık teşkil ettiğini ve aynı zamanda uluslararası hukukun ihlali anlamına geldiğini söyleyen Gehani, İsrail'in bu sözleşmelere bağlı olduğunu hatırlattı.

Gehani, uluslararası hukukta, devletlerin kuvvet kullanma yoluyla toprak kazanmasının yasaklandığına işaret ederek, tüm devletlerin İsrail'in bu ihlallerine karşı çıkma hakkı olduğunu bildirdi.

İsrail'in, Filistinlilere yönelik ayrımcı politikalarının "apartheid" uygulaması anlamına geldiğini dile getiren Gehani, "İsrail'in 60 yıllık ihlali, uluslararası hukukun ihlali anlamına geliyor." dedi.

Gehani, Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkının yanında, özgürlük mücadelelerini desteklemek için tüm devletlerin işbirliği içerisinde hareket etmesi gerektiğini söyleyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İsrail, yasa dışı yerleşimler dahil diğer ihlallerine son vererek, tüm Filistin halkının uğradığı zararı tazmin etmekle yükümlüdür. İsrail, Filistin halkına karşı uygulanan apartheid rejimindeki ayrımcılığı amaçlayan tüm yasalarını derhal yürürlükten kaldırmakla yükümlüdür. BM ve üçüncü ülkeler, Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkı önündeki engelleri kaldırmak için birlikte hareket etme yükümlüğü altındadır."

- "İsrail yerlerinden edilen Filistinlilerin dönüş hakkına saygı göstermeli"

Libya Birleşmiş Milletler Daimi Temsilciliği Hukuk Müşaviri Nasser Algheitta da İsrail'in Filistin topraklarındaki işgalinin "derhal ve koşulsuz sonlandırılması" gerektiğinin altını çizerek, "İsrail, Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkına ve yerlerinden edilen Filistinlilerin dönüş hakkına saygı göstermelidir." dedi.

Tüm uluslararası kurumlar ve BM'nin, İsrail'in işgalini tanımamakla yükümlü olduğunu vurgulayan Algheitta, ayrıca, işgal gücüne destek vermemekle yükümlü olduklarını ifade etti.

Algheitta, Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını engelleyenlerin, yasa dışı yerleşimcilerin Filistinlilere yönelik saldırılarına müdahil olanların ve Gazze'deki saldırıları gerçekleştirenlerin cezalandırılması gerektiğini belirtti.

- BM Genel Kurulu, UAD'den görüş istemişti

BM Genel Kurulu, 30 Aralık 2022 tarihli kararında UAD'ye, Divan Statüsü'nün 65. maddesine dayanarak 1967'deki savaştan bu yana İsrail'in Filistin'deki işgalinin hukuki neticelerine ilişkin 2 soru yöneltmişti.

BM Genel Kurulunun Divan'dan cevaplarını talep ettiği sorular şu şekilde:

"1- İsrail'in, Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını sürekli olarak ihlal etmesinin, işgali sürdürmesinin, 1967’den bu yana Filistin topraklarındaki yerleşim ve ilhak faaliyetlerinin, Kudüs’ün demografik yapısını, karakterini ve statüsünü değiştirmeye yönelik faaliyetlerinin ve ilgili ayrımcı mevzuat ve tedbirleri kabul etmesinin hukuki sonuçları nelerdir?

2- İsrail'in, ilk soruda belirtilen uygulamaları, işgalin hukuki statüsünü nasıl etkilemektedir ve bu durumun tüm devletler ve Birleşmiş Milletler için doğurduğu hukuki sonuçlar nelerdir?"

Danışma görüşü talebi, 17 Ocak 2023'te BM Genel Sekreteri tarafından UAD'ye ulaştırılırken; Divan, BM üyesi devletlere ve Filistin'e danışma görüşü istenen sorular hakkında yazılı ve sözlü beyanda bulunma haklarına ilişkin bildirim yapmıştı.

- Danışma görüşünün etkisi nedir?

UAD'nin verdiği danışma görüşleri, her ne kadar bağlayıcı olmasa da birçok devlet ve kuruluş tarafından dikkate alındığı ve verilen görüşe uygun hareket edildiği belirtiliyor.

Divan'ın, İsrail'in Filistin topraklarında inşa ettiği duvara dair 2004'te verdiği danışma görüşünde duvarın hukuka aykırı olduğunu tespitinin ardından birçok devlet ve şirketin, söz konusu duvarın inşasına katkı sunmaktan imtina etmesi, İsrail'e sattıkları inşaat malzemelerinin duvarın yapımında kullanılmaması şartını koyması dikkati çekiyor.

Yine UAD'nin 22 Temmuz 2010'da uluslararası hukukta bir devletin tek taraflı bağımsızlık ilan etmesinin yasaklanmadığı yönünde verdiği danışma görüşünün ardından, Kosova'nın bağımsızlığının meşruiyeti arttı ve bağımsızlığını tanıyan devlet sayısı çoğaldı.

UAD'nin görüşünün, işgalin uluslararası hukuka aykırılığı yönünde olması durumunda İsrail üzerindeki baskının artması ve ona açıkça destek veren ülkeleri uluslararası toplum tarafından tutumlarını gözden geçirmeye zorlamaları muhtemel.

Duruşma Filistin gazze israil işgal Libya Lübnan UAD