Norveç, Uluslararası Adalet Divanında Gazze'nin Filistin topraklarının "ayrılmaz parçası" olduğunu hatırlattı

TAKİP ET

Norveç Dışişleri Bakanlığı Hukuk Departmanı Genel Müdürü Kristian Jervell: - "Batı Şeria ve Doğu Kudüs'teki İsrail yerleşimleri, bölgede herhangi bir çözüm ve barış ihtimalinin önündeki başlıca engeli teşkil etmektedir"

Uluslararası Adalet Divanında (UAD), İsrail'in işgal ettiği Filistin topraklarındaki uygulamalarının hukuki sonuçlarının ele alındığı duruşmalarda Norveç, "Gazze'nin Filistin topraklarının ayrılmaz parçası" olduğu yönündeki Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Kurulu kararlarını hatırlatarak, İsrail'in yarım yüzyılı aşan işgalinin uluslararası hukuka aykırı olduğunu bildirdi.

Hollanda'nın idari başkenti Lahey'deki Barış Sarayı'nda faaliyetlerini yürüten UAD'de, İsrail'in işgal ettiği Filistin topraklarındaki uygulamalarının hukuki sonuçlarının ele alındığı duruşmalar sürüyor.

Norveç adına duruşmalarda söz alan Norveç Dışişleri Bakanlığı Hukuk Departmanı Genel Müdürü Kristian Jervell, İsrail'in işgalinin 1967'den bu yana sürdüğünü belirterek, "Buna Gazze Şeridi'nde devam eden, ayrım gözetmeyen orantısız güç kullanımı ve diğer ihlallerin yanı sıra Doğu Kudüs ve Batı Şeria'daki yasa dışı yerleşimler dahildir." dedi.

Jervell, yıkımların, zorla yerinden etme ve Filistinli nüfusa yönelik yerleşimci şiddetin "İsrail işgalinin unsurları" olduğuna işaret ederek, "Bu tür eylemler temel insan haklarına, uluslararası insancıl hukuka ve Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkına aykırıdır." ifadesini kullandı.

İsrail'in bu ihlallerinin, İsrail ve Filistin olmak üzere iki devletin güvenli ve tanınmış sınırlar içerisinde yan yana yaşadığı bölge vizyonunun uluslararası hukuk çerçevesindeki temellerini tehdit ettiğini vurgulayan Jervell, "Batı Şeria ve Doğu Kudüs'teki İsrail yerleşimleri, bölgede herhangi bir çözüm ve barış ihtimalinin önündeki başlıca engeli teşkil etmektedir." diye konuştu.

Jervell, Gazze'nin Filistin topraklarının "ayrılmaz parçası" olduğu yönündeki BM Güvenlik Kurulu kararlarını hatırlatarak, "İsrail'in yarım yüzyılı aşan işgalinin uluslararası hukuka aykırı" olduğunun altını çizdi.

Hukukta, işgalin geçici bir fiili durum olduğunu kaydeden Jervell, "İşgalci gücün, işgal ettiği topraklarda egemenlik iddiasında bulunması hukuka aykırıdır." uyarısında bulundu.

Jervell, askeri operasyon kapsamında işgalin kalıcı olmayacağını, İsrail'in ihlallerinin, hem UAD hem de BM'nin çeşitli organlarınca tespit edildiğini vurguladı.

İsrail'in işgalinin ve Filistin topraklarını ilhak politikalarının "uluslararası hukuka aykırı" olduğuna işaret eden Jervell, "Yerel Filistinli topluluklar arasında tekrarlanan yıkımlar ve Beytüllahim ile güney Batı Şeria'yı Doğu Kudüs'ten izole edecek altyapı inşaatları planları özellikle endişe vericidir." dedi.

- Norveç tarafı, "İsrail'in işgal ettiği bölgedeki varlığını kalıcı hale getirdiğini" belirtti

Jervell, İsrailli yetkililerin, Filistin topraklarını fiili olarak ilhak etmeyi amaçladıklarını aktararak, İsrail'in yerleşimci politikalarının ve Filistinliler üzerindeki baskınlarının, "işgal ettiği bölgedeki varlığını kalıcı hale getirdiği" değerlendirmesinde bulundu.

İşgal altında olup olmamalarına bakılmaksızın tüm Filistinlilerin diğer insanlar gibi uluslararası insan haklarından yararlanma hakkına sahip olduğunu söyleyen Jervell, Filistinlilerin serbest şekilde hareket edebilme hakkının sağlanması ve Gazzedekiler dahil tüm Filistinlilerin gerekli insani yardımlara erişebilmesi gerektiğini vurguladı.

- İsrail'in BM'ye üye olurken verdiği taahhütler hatırlatıldı

Norveç'in UAD nezdindeki Büyükelçisi ve Özel Temsilcisi Rolf Einar Fife de İsrail'in kuruluş deklarasyonu ve devamındaki BM'ye üyelik sürecinde, "bağımsız Filistin devletine karşı çıkmayan" açıklamalar yaptığını hatırlatarak, bunların İsrail açısından önemli ve dikkate alması gereken beyanlar olduğunu vurguladı.

Fife, İsrail'in BM'ye üye olurken hem BM şartına hem de BM organlarına, alacağı karaları samimiyetle uyacağı ve bağlı kalacağına ilişkin taahhütlerde bulunduğunu hatırlatarak, İsrail'in, bu taahhütlerin gereği olarak Filistin'in kendi kaderini tayin hakkına saygı göstermesini emreden kararlar ile BM şartına saygı göstermesi ve bu kararlara uygun hareket etmesi gerektiğini bildirdi.

Norveç'in iki devletli çözümü desteklediğini dile getiren Fife, bu çözümün, İsrail’in varlığını tehdit etmediğini, aksine İsrail’in varlığına imkan veren hukuki ilkelerden ve haklardan kaynaklandığını aktardı.

- BM Genel Kurulu, UAD'den görüş istemişti

BM Genel Kurulu, 30 Aralık 2022 tarihli kararında UAD'ye, Divan Statüsü'nün 65. maddesine dayanarak 1967'deki savaştan bu yana İsrail'in Filistin'deki işgalinin hukuki neticelerine ilişkin 2 soru yöneltmişti.

BM Genel Kurulunun Divan'dan cevaplarını talep ettiği sorular şu şekilde:

"1- İsrail'in, Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını sürekli olarak ihlal etmesinin, işgali sürdürmesinin, 1967’den bu yana Filistin topraklarındaki yerleşim ve ilhak faaliyetlerinin, Kudüs’ün demografik yapısını, karakterini ve statüsünü değiştirmeye yönelik faaliyetlerinin ve ilgili ayrımcı mevzuat ve tedbirleri kabul etmesinin hukuki sonuçları nelerdir?

2- İsrail'in, ilk soruda belirtilen uygulamaları, işgalin hukuki statüsünü nasıl etkilemektedir ve bu durumun tüm devletler ve Birleşmiş Milletler için doğurduğu hukuki sonuçlar nelerdir?"

Danışma görüşü talebi, 17 Ocak 2023'te BM Genel Sekreteri tarafından UAD'ye ulaştırılırken; Divan, BM üyesi devletlere ve Filistin'e danışma görüşü istenen sorular hakkında yazılı ve sözlü beyanda bulunma haklarına ilişkin bildirim yapmıştı.

- Danışma görüşünün etkisi nedir?

UAD'nin verdiği danışma görüşleri, her ne kadar bağlayıcı olmasa da birçok devlet ve kuruluş tarafından dikkate alındığı ve verilen görüşe uygun hareket edildiği belirtiliyor.

Divan'ın, İsrail'in Filistin topraklarında inşa ettiği duvara dair 2004'te verdiği danışma görüşünde duvarın hukuka aykırı olduğunu tespitinin ardından birçok devlet ve şirketin, söz konusu duvarın inşasına katkı sunmaktan imtina etmesi, İsrail'e sattıkları inşaat malzemelerinin duvarın yapımında kullanılmaması şartını koyması dikkati çekiyor.

Yine UAD'nin 22 Temmuz 2010'da uluslararası hukukta bir devletin tek taraflı bağımsızlık ilan etmesinin yasaklanmadığı yönünde verdiği danışma görüşünün ardından, Kosova'nın bağımsızlığının meşruiyeti arttı ve bağımsızlığını tanıyan devlet sayısı çoğaldı.

UAD'nin görüşünün, işgalin uluslararası hukuka aykırılığı yönünde olması durumunda İsrail üzerindeki baskının artması ve ona açıkça destek veren ülkeleri uluslararası toplum tarafından tutumlarını gözden geçirmeye zorlamaları muhtemel olarak değerlendiriliyor.

BM Duruşma Filistin gazze israil lahey Norveç UAD