SETA'da "Türk Dış Politikasının Yüzüncü Yılı" konulu panel düzenlendi

TAKİP ET

SETA Vakfında, "Türk Dış Politikasının Yüzyılı" konferansı kapsamında panel düzenlendi.Konferansın, "1923'ten...

SETA Vakfında, "Türk Dış Politikasının Yüzyılı" konferansı kapsamında panel düzenlendi.

Konferansın, "1923'ten 2023'e Türk Dış Politikasının Yüzüncü Yılı" konulu ilk panelinde, Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesinden Prof. Dr. Mehmet Akif Kireçci, Nişantaşı Üniversitesinden Prof. Dr. Nurşin Ateşoğlu Güney ve Sakarya Üniversitesinden Prof. Dr. Kemal İnat yer aldı.

Prof. Dr. Kireçci, yaptığı konuşmada, Türkiye'nin son dönemde çok aktif bir politika yürüttüğünü belirterek Türkiye eksenli politikanın benimsenmesinin bağımsız bir politikayı ifade ettiğini aktardı.

Türk dış politikasının temelinde birçok konunun yer aldığını söyleyen Kireçci, 1923’te çok uluslu, çok dilli, çok dinli ve hukuklu bir imparatorluktan bir devlete geçiş hikayesinin Türkiye’nin ana hikayesi olduğunu söyledi.

Türk dış politikasını hayata geçiren kadroların, aynı zamanda Türkiye’nin modern yüzünü temsil eden kadrolar olduğunu vurgulayan Kireçci, siyasi iradenin başındaki kişilerin Türkiye'nin dış politikasında çok önemli mesafeler katedilmesinde rol oynadığını dile getirdi.

Kireçci, "Bugün geldiğimiz noktada da Türkiye içerisindeki FETÖ unsurlarının temizlenmesiyle birlikte Türk ordusu Türk dış politikasında önemli hale geldi." diyerek, her neslin gelinen bu noktada bir emeği olduğunu belirtti.

Kireçci, dünyadaki zenginliğin ilk defa Batı’dan Asya’ya doğru kaydığını söyledi.

- "Stratejik otonominin sağlamlaştırılması ve pekiştirilmesi anlamında 2022 yılı çok önemli"

Prof. Dr. Nurşin Ateşoğlu Güney de "Türkiye'nin ekseni" politikasını, "Türkiye'nin stratejik otonomisi olarak okuyorum, Türkiye bunu aslında son 20 yılda başardı." dedi.

Ateşoğlu, "Türkiye'nin etkili kapasitesiyle, askeriyesiyle, diplomasisiyle, savunma sanayiisndeki gelişmelerle ve bunun gibi pek çok yeni edindiği kapasiteler sayesinde daha özgür ve gerektiğinde etkili bir güç olarak Batılı müttefiklerine 'hayır' diyebileceğini ve kendisinin çıkarları doğrultusunda, uluslararası ilişkilerde bulunabileceğini gösterdi." diye konuştu.

Bunun Batı'yı reddetmek anlamına gelmediğini anlatan Ateşoğlu, tam tersine jeopolitik dönüşüm sonucunda, şu anda dünyanın karşı karşıya kaldığı Soğuk Savaş döneminde yeni büyük güçlerin rekabeti çerçevesinde aslında Türkiye'nin yapmaya çalıştığı stratejik otonomi sayesindeki kapasitelerle daha özgür davranması olduğunu ifade etti.

Ateşoğlu, Türkiye'nin bunu başardığının altını çizerek "Bence Türkiye için dönüm noktası bu stratejik otonominin sağlamlaştırılması ve pekiştirilmesi anlamında 2022 yılı çok önemli. Türkiye 2022’de kendisine yöneltilen sıkıştırma politikalarını hem karada hem denizde geriye püskürtmeyi başardı. Hem masada hem sahada başarı olduğu bir yıl oldu." dedi.

- "Son 20 yıl içerisinde Türkiye’nin Batı ile ilişkilerinde ciddi bir dönüşüm oldu"

Prof. Dr. Kemal İnat da Türkiye’nin son dönemde dış politikasında ciddi bir dönüşüm olduğunu, bu dönüşümü de ekonomik alanda söz konusu olan gelişmenin mümkün kıldığını söyledi.

Türkiye'nin, daha bağımsız, denge politikası içerisinde hareket ettiği için, başta ABD olmak üzere Avrupa ülkeleriyle de ciddi sorunlar yaşadığını ve baskılara maruz kaldığını aktaran İnat, Türkiye'nin geçmişte Avrupa Birliği (AB) ile ilişkilerine değindi.

İnat, Türkiye Asya’nın yükselişini ve Batı’nın mutlak üstünlüğünün kalmadığını gördüğünü, denge politikasının da bunun bir sonucu olduğunu kaydederek sözlerini şöyle sürdürdü:

"1990 yılında satın alma paritesine göre, milli gelirde üretimde batılı ülkelerin dünyadaki üretimdeki payı yüzde 45, 2021 yılında bu yüzde 36’ya düşüyor. Batı derken hepsini kastediyorum.

Asya’nın yükselişi derken, Rusya hariç 21 ülke bunlar yüzde 23’ten yüzde 30’a çıkarmış rakamı. Yani 1990’da yüzde 23’tü şu anda 36 olduğu söyleniyor, Batıyı geçmiş durumda."

İnat, bu bağlamda bakıldığında dünyanın en büyük ekonomik gücünün Batı olmadığını aktardı.

"Türk Dışı Politikasının Güncel Meseleleri" konulu ikinci panelde, SETA ve Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesinden Prof.Dr. Murat Yeşiltaş ve Ankara Üniversitesinden Prof.Dr. Taşansu Türker panelist olarak yer aldı.

Yeşiltaş, Türk dış politikası açısından son 20 yılda pragmatik bir oluş yaşandığını belirterek dış politikanın önünde sınayıcı meydan okuyucu gelişmelerin var olduğunu ifade etti.

Dönüşen dünyada Türkiye’nin hem kendisini dönüştürmek hem de dönüştürme yolundaki stratejisini sürdürmek zorunda olduğunu söyleyen Yeşiltaş, şunları kaydetti:

"Türkiye, küresel siyasetin içinden geçtiği dönüşümü anlamak zorunda ve buna bir şekilde intibak etmek durumunda, bu intibada edilgen bir şekilde olmaması gerekiyor. Dönüşümün rüzgarına kapılarak sadece seyreden bir dış politika paradigması değil, dönüşüm içerisinde hem kendini dönüştürebilen hem de o dönüşüme bir katkı sunan ve nihayetinde Türkiye'nin hak ettiği gerçek ve gerçekçi uluslararası bir konuma kavuşmasını sağlamak."

Yeşiltaş, Türkiye'nin içinden geçtiği Türk dış politikasının yaşadığı dönüşümü, uluslararası dönüşümünden bağımsız olarak ele almanın mümkün olmadığını aktardı.

Panelist Taşansu Türker de dünyanın bir geçiş döneminde olduğunu belirterek, dünyanın farklı katmanlarda, farklı alanlarda belirsizlik dönemi içinde olduğunu ifade etti.

"Geçiş dönemi, dünyanın yeniden kurulum dönemi olarak adlandırılabilir.” diyen Türker, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra dünyada yaşanan değişimler hakkında konuştu.

Türker, dünyanın karmaşık bir döneme evrildiğini kaydederek, "Türk tarihi dediğiniz şey medeniyettir. Medeniyet dediğiniz şey teşkilattır. Bizim böyle bir müktesebatımız var. Bunun önemli bir husus olduğunu düşünüyorum." dedi.

Türk Dış Politikasının Yüzyılı