Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Fatih Kacır, "Biz başka ülkelerin stratejilerini, yol haritalarını, politikalarını kopyalayıp yapıştırmak, taklit etmek yerine kendi milli ve özgün yol haritamızı, Milli Teknoloji Hamlesi stratejisini benimsedik." dedi.Kacır, aynı zamanda TEKNOFEST Yönetim Kurulu Başkanı olan T3 Yönetim Kurulu Başkanı Selçuk Bayraktar, ASELSAN Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Görgün, TÜBİTAK Başkanı Hasan Mandal ve TUSAŞ Genel Müdürü Temel Kotil, 27 Nisan-1 Mayıs tarihlerinde düzenlenecek TEKNOFEST öncesinde gerçekleştirilen "TEKNOFEST Buluşmaları"nda bir araya geldi.Etkinliğin açılışında konuşan Kacır, bu yıl yenilik yaparak TEKNOFEST haftasında gençler ile TEKNOFEST paydaşlarını buluşturduklarını söyledi.Kacır, "Milli Teknoloji Hamlesi"nin Türkiye'nin özgün yolculuğunun ve kritik teknolojilerde tam bağımsızlığının adı olduğunu belirterek, "Türkiye'nin yüksek katma değerli teknolojik ürünleri kendi imkanlarıyla geliştirmesinin, üretebilmesinin, rekabetçi şekilde dünyaya ihraç edebilmesinin ve Türkiye'nin kalkınma yolculuğunun adı. Bu süreç savunma sanayi ile başladı. Yaklaşık 20 yıl önce Sayın Cumhurbaşkanı'mızın başbakanlığı döneminde alınan önemli kararlar, aslında savunma sanayisinde millileşme adımlarına hız kazandırdı. Türkiye savunma sanayisinde Milli Teknoloji Hamlesi'ni gerçekleştirmek zorundaydı. 40 yıla yakın bir zamandır bir terör belasıyla baş etmeye çalışıyor ve ihtiyaç duyduğu teknolojik ürünleri savunma sanayi ürünlerini dost, paydaş müttefik bildiği ülkelerden parasıyla dahi tedarik etmekte güçlük çekiyordu ve kendi ihtiyaçlarını, kendi karşılamak zorundaydı." ifadesini kullandı.Türkiye'nin savunma sanayisinde yerlilik oranını yüzde 20'lerden yüzde 80'lere çıkarmayı başardığına dikkati çeken Kacır, şöyle devam etti:
"Neredeyse bütün kritik platformlarını, havada, karada, denizde, uzayda ihtiyaç duyduğu bütün kritik sistemleri kendi imkanlarıyla yerli, milli, özgün olarak üretebildiği bir noktaya gelmesine vesile oldu. Bütün dünyada teknolojik gelişmelerin hız kazandığı bir dönemdeyiz. Adına dördüncü sanayi devrimi denilen yüksek hızlı internetin dünyada milyarlarca nesneyi birbirine bağladığı ve yaşam şeklimizin yüksek teknolojiyle uçtan uca dönüştüğü bir dönemin içindeyiz. Bu döneme her ülke kendi stratejileriyle, kendi yol haritalarıyla hazırlandı, adım attı. Biz başka ülkelerin stratejilerini, yol haritalarını, politikalarını kopyalayıp yapıştırmak, taklit etmek yerine kendi milli ve özgün yol haritamızı, Milli Teknoloji Hamlesi stratejisini benimsedik." Bu stratejinin en temel unsurunun Türkiye'nin genç ve dinamik nüfusu olduğunu dile getiren Kacır, "Biz çok genç bir ülkeyiz. Ortanca yaşımız 32 ve Avrupa ülkeleriyle kıyasladığımızda 15-16 yaş daha genç bir nüfusa sahibiz. Dünyayı yeni teknolojiler dönüştürüyor. Yeni teknolojileri bütün dünyada genç insanlar geliştiriyor. 'En önemli, en kritik kuvvet çarpanımız gençlik' dedik ve Milli Teknoloji Hamlesi politikalarından hep gençliği merkeze aldık. Türkiye ekonomisi son 20 yılda Avrupa'nın gelişmiş ülkelerinden de gelişmekte olan ülkelerinden de daha hızlı büyümeyi başardı ve bütün bu süreçlerde büyük bir teknoloji ekosistemi inşa ettik." ifadesini kullandı.- "Milli gelirimizden AR-GE'ye ayırdığımız payı adım adım yükselttik"Fatih Kacır, son 20 yılda sıfırdan bir teknoloji altyapısı kurduklarını belirterek şunları söyledi:"Teknoparkların sayısını 100'e yaklaştırdık. Bu teknoparklarda AR-GE, inovasyon yapan şirketlerin sayısı 9 bini aştı. AR-GE ve tasarım merkezlerinin sayısı 2 bine yaklaştı. Buradaki şirketlerimiz bugüne kadar 50 binden fazla araştırma geliştirme projesini tamamladı. Halihazırda 20 binden fazla araştırma geliştirme projesini sürdürüyorlar. Bugün Türkiye yüksek teknolojide 7 milyar dolara yakın ihracat yapabilen bir ülke. Türkiye'nin dört bir tarafında teknoloji girişimlerine hız kazandırmak için kurulmuş kuluçka merkezleri hızlandırma merkezleri var. Milli gelirimizden AR-GE'ye ayırdığımız payı adım adım yükselttik. Yüzde 1,5'e yaklaştırdık. Türkiye'de özel sektör AR-GE faaliyetlerine öncülük ediyor. Başka ülkelerin onlarca yıl içinde milyarlarca dolar harcayarak on binlerce iş gücüyle, insan kaynağıyla gerçekleştirdiği işleri onların adımlarını izleyerek takip etmek yerine geleceğin işlerine odaklandık. Teknolojide paradigma dönüşümünü yakalamayı benimsedik."Artık geleneksel havacılıktan çok daha öte, robot uçaklar denilebilecek insansız hava araçlarının ortaya çıktığı bir döneme girildiğini ifade eden Kacır, "Türkiye bu adımda millileşme politikalarını benimsedi. Kendi ihtiyaçlarını kendisi görebilen bir ülke olmayı hedefine koydu. Türkiye havacılıkta özellikle insansız hava araçlarında dünyada bir numara olmayı başardı. Şimdi artık hepimiz için sıradan ama dünya tarihine mührümüzü vurduğumuz videoları neredeyse hafta geçmiyor ki izliyor olalım. Her biri kendi alanında dünyanın bir numarası olan taaruzi milli insansız hava aracımız Akıncı ile ilk milli insansız savaş uçağımız Kızılelma dün dünya tarihinde ilk kez yan yana kol uçuşu gerçekleştirmiş oldular. Bu bizler için çok büyük bir gurur vesilesi. Bu bundan sonra gelecekte neler yapılabileceğinin de önemli bir nişanesi." diye konuştu.Kacır, Türkiye'nin geliştirdiği uzay aracını yerli imkanlarla Ay'a göndermeyi başaracaklarını dile getirerek şunları kaydetti:"Bu konuda tecrübeli ekiplerimiz var. Kurduğumuz çok başarılı, çok kuvvetli altyapılar var. Geçtiğimiz hafta ilk yüksek çözünürlüklü görüntüleme uydumuzu, milli olarak geliştirdiğimiz görüntüleme uydusu İMECE'yi uzaya gönderdik. Çok değil, birkaç sene öncesine gittiğimizde bu seviyedeki görüntüleme uydularını yurt dışından almak zorunda kalıyor ve bazen bu alım süreçlerinde dünyadan çekeceğimiz görüntüler konusunda çeşitli kısıtlarla sınanmaya çalışılıyorduk. Yani istediğimiz anda yeryüzünün istediğimiz noktasından görüntü almamızdan elbette rahatsız oluyor ve bize bu uyduları satmaya ve engellemeye çalışıyorlardı. Türkiye kendi yüksek çözünürlüklü görüntüleme uydularını kendi imkanlarıyla TÜBİTAK Uzay Araştırmaları Enstitüsünün mühendisleriyle, yine ASELSAN mühendislerinin Türkiye'deki pek çok kurumun mühendislerinin eşsiz katkılarıyla geliştirmeyi ve uzaya göndermeyi başardı. Şimdi artık uzayda bir gözümüz var. Ne zaman yerkürenin neresinden görüntü almak istiyorsak ve o görüntüyü hangi amaçlar için kullanmak istiyorsak özgürce bunu yapabiliriz. Ay yolculuğumuzda da bir yeniliğe imza atacağız ve inşallah milli hibrit roket motorumuzu uzayda ateşleyecek ve bu teknolojide de dünyanın öncüsü olacağız."
"Neredeyse bütün kritik platformlarını, havada, karada, denizde, uzayda ihtiyaç duyduğu bütün kritik sistemleri kendi imkanlarıyla yerli, milli, özgün olarak üretebildiği bir noktaya gelmesine vesile oldu. Bütün dünyada teknolojik gelişmelerin hız kazandığı bir dönemdeyiz. Adına dördüncü sanayi devrimi denilen yüksek hızlı internetin dünyada milyarlarca nesneyi birbirine bağladığı ve yaşam şeklimizin yüksek teknolojiyle uçtan uca dönüştüğü bir dönemin içindeyiz. Bu döneme her ülke kendi stratejileriyle, kendi yol haritalarıyla hazırlandı, adım attı. Biz başka ülkelerin stratejilerini, yol haritalarını, politikalarını kopyalayıp yapıştırmak, taklit etmek yerine kendi milli ve özgün yol haritamızı, Milli Teknoloji Hamlesi stratejisini benimsedik." Bu stratejinin en temel unsurunun Türkiye'nin genç ve dinamik nüfusu olduğunu dile getiren Kacır, "Biz çok genç bir ülkeyiz. Ortanca yaşımız 32 ve Avrupa ülkeleriyle kıyasladığımızda 15-16 yaş daha genç bir nüfusa sahibiz. Dünyayı yeni teknolojiler dönüştürüyor. Yeni teknolojileri bütün dünyada genç insanlar geliştiriyor. 'En önemli, en kritik kuvvet çarpanımız gençlik' dedik ve Milli Teknoloji Hamlesi politikalarından hep gençliği merkeze aldık. Türkiye ekonomisi son 20 yılda Avrupa'nın gelişmiş ülkelerinden de gelişmekte olan ülkelerinden de daha hızlı büyümeyi başardı ve bütün bu süreçlerde büyük bir teknoloji ekosistemi inşa ettik." ifadesini kullandı.- "Milli gelirimizden AR-GE'ye ayırdığımız payı adım adım yükselttik"Fatih Kacır, son 20 yılda sıfırdan bir teknoloji altyapısı kurduklarını belirterek şunları söyledi:"Teknoparkların sayısını 100'e yaklaştırdık. Bu teknoparklarda AR-GE, inovasyon yapan şirketlerin sayısı 9 bini aştı. AR-GE ve tasarım merkezlerinin sayısı 2 bine yaklaştı. Buradaki şirketlerimiz bugüne kadar 50 binden fazla araştırma geliştirme projesini tamamladı. Halihazırda 20 binden fazla araştırma geliştirme projesini sürdürüyorlar. Bugün Türkiye yüksek teknolojide 7 milyar dolara yakın ihracat yapabilen bir ülke. Türkiye'nin dört bir tarafında teknoloji girişimlerine hız kazandırmak için kurulmuş kuluçka merkezleri hızlandırma merkezleri var. Milli gelirimizden AR-GE'ye ayırdığımız payı adım adım yükselttik. Yüzde 1,5'e yaklaştırdık. Türkiye'de özel sektör AR-GE faaliyetlerine öncülük ediyor. Başka ülkelerin onlarca yıl içinde milyarlarca dolar harcayarak on binlerce iş gücüyle, insan kaynağıyla gerçekleştirdiği işleri onların adımlarını izleyerek takip etmek yerine geleceğin işlerine odaklandık. Teknolojide paradigma dönüşümünü yakalamayı benimsedik."Artık geleneksel havacılıktan çok daha öte, robot uçaklar denilebilecek insansız hava araçlarının ortaya çıktığı bir döneme girildiğini ifade eden Kacır, "Türkiye bu adımda millileşme politikalarını benimsedi. Kendi ihtiyaçlarını kendisi görebilen bir ülke olmayı hedefine koydu. Türkiye havacılıkta özellikle insansız hava araçlarında dünyada bir numara olmayı başardı. Şimdi artık hepimiz için sıradan ama dünya tarihine mührümüzü vurduğumuz videoları neredeyse hafta geçmiyor ki izliyor olalım. Her biri kendi alanında dünyanın bir numarası olan taaruzi milli insansız hava aracımız Akıncı ile ilk milli insansız savaş uçağımız Kızılelma dün dünya tarihinde ilk kez yan yana kol uçuşu gerçekleştirmiş oldular. Bu bizler için çok büyük bir gurur vesilesi. Bu bundan sonra gelecekte neler yapılabileceğinin de önemli bir nişanesi." diye konuştu.Kacır, Türkiye'nin geliştirdiği uzay aracını yerli imkanlarla Ay'a göndermeyi başaracaklarını dile getirerek şunları kaydetti:"Bu konuda tecrübeli ekiplerimiz var. Kurduğumuz çok başarılı, çok kuvvetli altyapılar var. Geçtiğimiz hafta ilk yüksek çözünürlüklü görüntüleme uydumuzu, milli olarak geliştirdiğimiz görüntüleme uydusu İMECE'yi uzaya gönderdik. Çok değil, birkaç sene öncesine gittiğimizde bu seviyedeki görüntüleme uydularını yurt dışından almak zorunda kalıyor ve bazen bu alım süreçlerinde dünyadan çekeceğimiz görüntüler konusunda çeşitli kısıtlarla sınanmaya çalışılıyorduk. Yani istediğimiz anda yeryüzünün istediğimiz noktasından görüntü almamızdan elbette rahatsız oluyor ve bize bu uyduları satmaya ve engellemeye çalışıyorlardı. Türkiye kendi yüksek çözünürlüklü görüntüleme uydularını kendi imkanlarıyla TÜBİTAK Uzay Araştırmaları Enstitüsünün mühendisleriyle, yine ASELSAN mühendislerinin Türkiye'deki pek çok kurumun mühendislerinin eşsiz katkılarıyla geliştirmeyi ve uzaya göndermeyi başardı. Şimdi artık uzayda bir gözümüz var. Ne zaman yerkürenin neresinden görüntü almak istiyorsak ve o görüntüyü hangi amaçlar için kullanmak istiyorsak özgürce bunu yapabiliriz. Ay yolculuğumuzda da bir yeniliğe imza atacağız ve inşallah milli hibrit roket motorumuzu uzayda ateşleyecek ve bu teknolojide de dünyanın öncüsü olacağız."