...
Trenin hızlısı önce Yozgat'a ardından Sivas'a gider.
Bin yıllık Kayseri'nin sucuğu Afyon'un,
Pastırması Kastamonu'nun olur.
Niğde'den Ankara'ya otoban yapılır. Şehrin temsilcileri el öpme ve görünme yarışında Niğde'de soluk alır.
Villa arsasının ballısını alıp istifa eden Belediye bürokratları aynı belediyelerde üst makamlara getirilir.
Parke taş üstünde Belediye Başkanı asfalt makinesi ile poz verir!
Savunma Sanayii projesinde Kayseri'de ilk şirket kurulur, ortaklardan birinin soruşturmasında ülke güvenliği için risk çıkar.
Dubai'ye Kayseri OSB tarafından Türkiye Ticaret Merkezi yapılır. Kayserili Sanayici talep göstermeyince MODOKO, MASKO esnafı faydalanır.
TRT'nin 350 dönümlük film platosu Konya'ya kurulur.
Hadi bunlar olurken Biz uyuduk! Siyaset ve Bürokrasi uyur mu?
Şehrin Sivil Toplum Kuruluşları, Milletvekilleri, Bürokratları, Belediye Başkanları, Bakanları uyur mu? Bu kadar yanlışı görmüyor mu? Yanlış üstüne yanlış...
Tamda bu konu ile alakalı bir hikaye geldi aklıma;
“Çocuğu olmayan Hazreti Davut, Allah’a dua etmiş ve ’Yarabbim bana bir kız çocuğu ver, onu sana kurban edeyim’ demiş.
Dua tutmuş; Davut, kızının adını Ayşe koymuş.
Gel zaman git zaman, çocuğun kurban edileceği zaman gelmiş. Hz. Davut kızı yatırmış, tam boğazını kesip kurban edecekken Azrail gökten bir keçiyle çıkagelmiş ve ’Kızı bırak, al bu keçiyi kurban et’ demiş.
Dinleyenlerden biri dayanamamış: "Yahu bunun neresini düzelteyim."
"Hz. Davut değil Hz. İbrahim, kız değil erkek, Ayşe değil İsmail, Azrail değil Cebrail, kurban edilen de keçi değil koç olacaktı!"
Bu kadar yanlışlığın neresini düzeltelim?
Vesselam.